Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci, çiftçileri ilgilendiren hususlarda açıklamalarda bulundu. Çiftçilerin coğrafyaya uygun tarım eserlerinin ekimini yapması gerektiğini belirten Kirişci, Çiftçi Kayıt Sistemi’yle vakit kaybetmeden kayıtların internet ortamından tarlada cep telefonundan bile yapılabildiğini belirtti.
Atıl toprakların projeler kapsamında değerlendirileceğini söyleyen Kirişci, kent tarımının geliştirilmesi için de çalışmaların devam ettiğini söyledi.
Bakan Kirişci’nin açıklamaları şöyle:
Gıda konusu uzunca bir devir ithal ikamesiyle sağlanacak bir şey üzere göründü. Sonradan fark edildi ve besin son derece stratejik. Dünya bir anda panik oldu. Besin milliyetçiliği kavramı çıktı. Ülkeler kendi ürettikleriyle kendi vatandaşlarını fakat doyurabileceklerini düşündüler. Üreticimiz pandemi ve savaş devrinde de üretmeye devam etti. Dünyaya ve emsallerine hastalıktan korkmayız, savaştan ürkmeyiz diye yollara düştüler. Bu bizim için çok değerliydi. Burada fırsat yakaladık. Üretim ve tedarik zincirimizde aksaklık olmadı. İhracat da yaptık ve artırdık. Ülke olarak bu hususta dünyanın hazırlıklı ülkelerinden biriydik. Çalışkanlığımız devam ettiği için dünyanın en süratli büyüyen ikinci ülkesi olma sıfatını aldık.
Dijitalleşme denildiğinde aklımıza teknoloji geliyor. Elinizde sağlıklı data setleri oluşuyor. Bir taraftan da siz tarlada çalışıyorsunuz, ahırda çalışıyorsunuz ancak Tarım Bakanlığı’nın Çiftçi Kayıt Sistemi’ne kaydolmak için işinizi bırakıp yola düşüyorsunuz. Muhtardan, ziraat odasından evrak alınıyor. Vilayet ya da ilçe müdürlüklerine evrakları sunuyorsunuz. Ortada teknoloji var mı var. e-Devlet’te 8 binin üzerinde süreç yapılabiliyor. Tarım Bakanlığı olarak biz de 5 faaliyetimizi e-Devlet’e taşıdık. 1 Ekim prestijiyle üreticimiz cep telefondan girip kayıtlarını gerçekleştirebiliyor. 6 günde yaklaşık 104 bin müracaat ve giriş var ve bir o kadar da dokümanlar var. Banka kredisi kullanmak için vs… Bu evrakları almak için klasik usulü düşünsek, egzoz emisyonu mu, vakit kaybı mı, güç kaybı mı dersiniz. Bunların hepsinden kurtulunuyor. Ziraat odalarımızla ilgili odaya kayıt olmalarına yönelik pürüz oluşturmuyoruz. Odalara üye olmak anayasal mecburilik. Dijitalleşmeden üreticilerimizi yararlandıralım istedik. Bu yılın sonunda Tarım Cepte uygulamasını hayata geçirmek istiyoruz.
Türkiye toprakları 7 coğrafyada verimli topraklar. Bizim topraklarımız sonuç prestijiyle hudutlu. Su zengini bir ülke değiliz. Mısır üretiyorsanız suya muhtaçlığı 1200 mm diyelim. Bu mısırı yetiştirirken 1000 mm’lik suya gereksiniminiz var. Barajlardan ya da yer altından çıkaracaksınız demektir. Planlama yapmanız gerekiyor. Sizin yeriniz var. Yere sıradan bir bina yapacaksınız. Kendi keyfinize nazaran bina yapamazsınız. Müsaade almanız gereken yerler var. Tarımda bu türlü bir şey yok. Kimseye sormanıza gerek yok, istediğiniz üzere takım biçebiliyorsunuz.Sizin ektiğinizden kamu otoritesinin, kamu otoritesinin de sizden haberi yoksa idare güç.
2002’de ülkenin nüfusu 65 milyondu, artık 85 milyon. Buraya kadar geldik, açığımız yok, turist geliyor onları doyuruyoruz. Yetti mi yetmedi. Biz mutlak suretle 2053 vizyonunun gereği olarak nüfus projeksiyonumuz var. O da 105 milyon. 105 milyon da turist gelecek dersek 108-110 milyonluk nüfusu doyurmamız lazım. Turizmle ilgili yeni yatırımlar oluyor, sıhhat tesisleri oluyor. Su eserleri alanında mavi vatanı kullanıyoruz. 780 bin kilometrekarelik ana karaya 462 bin kilometrekarelik mavi vatanımız var.
Kırsaldan kente göçle başlayan, mirasla da güzelce köpüren, hiç de olumlu olmayan bir gelişme. Bir karış toprak çok değerli hale geliyor.
Topraklarımızın boş kalması kabul edeceğimiz bir şey değil. Atıl kapasite manasına geliyor. Kardeşler ortasında paylar aşikâr. Emlakın boş kalmasına müsaade etmeyeceğiz. Kooperatif ya da birliklere portföy oluşturacağız. Elde edilecek kira bedellerini ilgili mülk sahiplerinin hesaplarına yatıracağız. Kim olduğunu bilmiyorsak bankada tutup değerlendireceğiz, davalık durumları varsa dava bitene kadar bankada parayı değerlendireceğiz. Bir öteki uygulamamız daha var. Yerimiz çok küçük, bize yardımcı olun diyen üreticiler var. Belirli eserlerde bu çeşit yerlerde tohumlukta yüzde 75’e varan sübvanse uyguluyoruz. Atıl olan alanların kullanılması için değerli bir konu.
AK Parti ihtilallerin partisi. Bu ülke bir tarım ülkesi herkes biliyor bunu. Tarımın iktisat içindeki tesiri ve katkısı daha fazlaydı. Ziraî hasıla bakımından Avrupa’da birinciyiz. Biz nereden baksanız 26-27 milyon tonluk üretim artışı sağlayan bir ülkeyiz. Bu yabana atılır bir şey değil. Tarımın tabiatı rüzgara, fırtınaya, kuraklığa açıktır. Atatürk’ün bile hayattayken hasretini duyduğu tarım sigortasını biz Meclis’te yasalaştırdık. Bütün bunları yaptık. TARSİM bunlardan birisi. 1 Haziran 2006’dan bu yana başladı, şu ana kadar 20 milyon poliçe kesildi. 12,8 milyar liralık kamu olarak primlere takviye verdik. Üreticimizin hasar ödemesi 13 milyar lira. Vatandaş hasarına ait dayanakları aldı. Bizim eksik gördüğümüz şu, yüzde 21’ler mertebesinde. Artırılsın istiyoruz. Kaygılı düş görmektense uyanık kalmak evladır. Tarım sigortanızı yaptırın. Bu bağlamda bir poliçe daha geliştirdik. Gelir Muhafaza Poliçesi. Siz bir eseri yetiştirirken şu kadarlık gelir elde etmek istiyorum. Poliçe geliştirilirken üreticiden yüzde 40’ı alınıyor, yüzde 60’ını biz veriyoruz. Kuraklık oldu, birisi yaktı diyelim. Bunun karşılığı veriliyor. Siyaset kurumu olarak çiftçiler bir düşünceye düştüğünde tarlada ağılda ağlamayalım.
Bir yıl soğan bir yıl patates para eder deniyor. Biz şöyle yaparsak üretmek isteyenle üretilenleri almak isteyeni bir ortaya getirip şöyle bir domates bu türlü bir buğday istiyorum deyip mukavele yaparlar ve üretim süreci ilerlerse alım ve fiyat garantileri de kontratta yer alır, cezai müeyyideleri de mukavelede yer alırsa üretici düşünce yaşar mı? Elbette yaşamaz. Şeker pancarında bunu ülke olarak uyguluyoruz. Dünyanın hiçbir yerinde ürettim, gelsin alsınlar modeli işlemez. Kimi eser kümelerinde kontratlı üretimi zarurî hale getireceğiz. Çiftçimizin tüccar ya da öteki alıcılar tarafından istismarına müsaade vermeyeceğiz. Hayvansal üretimde Et-Süt Kurumu’muz var. Biz istiyoruz ki, ey besici benim istediğim eserleri üret, yemlerini gereksinimlerini Et Süt Kurumu sağlayacak. Alım ve fiyat garantisi var. 5 yıl mühletle önünü görecek.
İstanbul Türkiye’de üretilen zerzevat ve meyvenin yüzde 25’ini tüketiyor. 270 bin araç eserleri İstanbul’a taşıyor, 140 milyon kilometre de yol kat ediyorsa bu araçlar 117 bin ton da karbondioksit salıyorsa bu hareket, meyve ve zerzevatın raf ömrü kısa. Biz ülke olarak gereksinimlerimizi kendimiz üretelim istiyoruz. Egzoz emisyonunun iklim değişikliği, global ısınmalarını engellememiz gerekiyor. Jeotermal konusu büyük bir süratle ilerliyor. Bilhassa kent tarımı konusu hassasiyet gösterdiğimiz bir husus. Ağrı Diyadin -35 derecede jeotermal seralarda üretim yapılıyor. Maksadımız ne, İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere turizmin ağır olduğu bölgelerde jeotermal kaynakları kullanarak üretim yapacağız. Besin enflasyonu konuşuyoruz dimi. Besinden ötürü da beşerler kesime farklı bakıyor. Kentin muhtaçlığı orada üretilir, üreticiden tüketiciye ulaşırsa bu hoşluk değil midir? Antalya’dan İstanbul’a gelmesi 700 kilometre. Biz kent tarımı diyoruz.
Kadınlara ve gençlere çok güveniyoruz. Nüfusumuzun yüzde 50’si ve fazlası bayanlarımızdan oluşuyor. Bayanlar daha ihtimamlı çalışıyorlar, kendilerini kanıtlama uğraşı veriyorlar. Ulusal ya da IPART üzere destekleme kurumları projelerinde bayan ve gençseniz size ek puanlar veriliyor. 555 milyon euroluk projeyle IPART 3 periyodu başladı. Bayan ve gençlerin bu projelere ilgi göstermesini istiyorum. Onların projeleri olduğunda onlara ek puanlar veriyoruz. Bayan kırsalda yaşamazsa bayan bunu kabullenmezse o aileyi kırsalda tutma bahtınız yok. Bayanlarımızın toplumsal güvenlik primlerine takviye olalım, bunları kırsalda tutup tarımla iştigal edenleri üretimin içinde tutalım. Kırsalı terk ederek kentleri de mutsuz ettik. Kente göç ettiğimizde keyifli olmadık. Balıkesir kent tarımı konusunda jeotermal seralarla 10 bin dekarlık alanlarda geçen yıl ürettiğimiz domatesin yüzde 50’sinden fazlasını üretiyor olacağız.
Yaş ortalamamız 55. 55 yaş ortalamasında inovasyonda hudutlu seviyede kelam edebilirsiniz. Gençleri içine kattığınızda muazzam şeyler ortaya çıkıyor. Sıfır faizli krediler kullandırıyoruz. İlla tarımda olması gerekmiyor kırsalı yerinde tutmamız ya da geri dönüşü sağlamamız lazım. Bu bahislerde da örnek köy çalışmalarımız var. Bu köyler yerleşim yeri bakımından curcunaya dönmesin. Sosyalleştikleri, yaşadıkları, eğitim, sıhhat konusunda hizmet aldıkları yerler olsun.
Hiçbir şey olmadı desek bile 271 gemi tahıl koridorundan geçmiş. 6,2 milyon ton ediyor. Ruhsal tesiri var. Bu mevzuda başladığında 1 ton buğday 440 dolardı, artık 330 . Yüzde 25’lik fiyat gerilemesi olduysa bundan kim yararlı çıktı? Ülke olarak biz çıktık, ülke olarak ithalat da yapıyoruz, ithal ettiğimiz eserlere olan baskıdan kurtulduk. Enflasyonda gevşeme oldu. İnşallah benim temennim 4 ay dolduktan sonra uzatılması ve savaşın barışla neticelenmesi.
Her şeyden evvel AK Parti ve Cumhurbaşkanımız ortaya koyuyor. Bizim inandığımız irade, millet iradesi. Bunun dışında hiçbir iradeyi tanımıyoruz. Tarımla ilgili 12 kanun çıkardık. Bu ülkede tarım kanunu yoktu. Bu ülkede hala darbeci zihniyetin değerli izlerini taşıyan anayasanın kararı altında kalıyor. Muhalefetin akşam ve sabah söyledikleri büsbütün birbirine zıt. Türkiye bunları yaşadı. Başı örtülü olduğu için Meclis’ten kovulan, bunun için tempo tutanlar başörtüsünden bahsediyorlar. Anayasa var. Yarın bir gün kanunu birileri değiştirebilir. Şayet samimiyseniz buyurun anayasa değişikliği yapalım. Eşim başörtülü olduğu için kendi üniversitemin toplumsal tesislerine giremeyen akademisyendim. 28 Şubat sonrası siyasete girdim. Bu ülkede hamdolsun bunlar bitti. Yarın bir gün birileri gelip öteki şeylerin peşine düşmesin.